Felsefe soruya gönül vermekle başlar.
Phil ve Sophie, merakın pusulasını ellerine alıp hayatın büyük sorularına doğru yola çıkan iki yakın arkadaştır. Hemen her gün ziyaret ettikleri huş ağacı onlar için sadece bir ağaç değil; düşüncenin serbestçe dolaştığı, soruların filizlendiği bir felsefe durağıdır. Orada zamanın izini sürerken, mutluluğun haritasını çizerken ya da bir düşüncenin dünyayı nasıl değiştirebileceğini tartarken, aslında her çocukta saklı duran o düşünür uyanır. Çünkü sormak, var olmanın ilk işaretidir. Bu metin, soruları sarıp sarmalayan bir dünyanın kapısını aralıyor. Her kapının ardında, merakla bakan gözler için yeni bir anlam yatıyor.
Schmidt’in yalın ama derin anlatımı, felsefeyi ulaşılmaz bir kule olmaktan çıkarıp gündelik yaşantının içine yerleştiriyor. Her soru bir adım, her sayfa bir keşif. Düşünen, soran, birlikte anlam arayan ve düşüncenin gölgesinde serinlemek isteyen herkes için zamansız bir yolculuk.
***
Meraklıysan ve dünya hakkında çesitli sorular soruyorsan sen de felsefe yapıyorsun demektir.
Phil ve Sophie’nin en sevdiği şey soru sormak. Hem de bol bol! Hele bir de en sevdikleri yer olan büyük huş ağacının altındalarsa… Ne zaman önemli bir konu konuşmak, kafalarındaki düşünceleri serbest bırakmak ya da sorulara cevap aramak isteseler, hep orada buluşurlar. Bazen de doğru soruyu aramak için gelirler…
Zaman nasıl geçer?
Düşünceler nereden gelir?
Mutluluk bulunabilir mi?
Birinin arkadaşımız olduğunu nasıl anlarız?
Adalet nedir?
Felsefi sorulara minicik bir başlangıç.