“Kokular… Dünyada en son unutulacak şey onlar olsa gerek anne. Ve kokular içinde gizli yüzlerce anı…”
Pinra’nın mis gibi bir yeteneği vardı: kokuları konservelemek. Anne baba kokusu, kardeş kokusu, çilek kokusu, naneli balık kokusu, hatta Lina’nın vanilyalı turtayı andıran kokusu… Hepsini saklayabiliyordu. Peki ya Penguenya’dan başka diyarlardaki kokular?
Yalnızca okula gidip gelen, yaşlanmak için gün sayan bir penguen olmak istemiyordu Pinra. Efsane köpekbalığı Gümüş’ü yakalamaya karar verdi bir gün, böylelikle cesareti dilden dile dolaşacaktı. Hem yeni kokular da toplayabilecekti. Ancak koleksiyoncu Gümüş’le karşılaştığında onu kimi sürprizler bekliyordu: yeni yol arkadaşları, gökyüzünde atılacak kulaçlar, tadı kaçmış meyveler, gökten yağan naylon yaşamlar, insanların aşağıya doğru çektiği Kutup Yıldızı ve buna üzülen bir çocuk! Kısacası, yeni dostlarla “yere göğe” sığamayan bir macera kapıdaydı…