Tanıdığınız için gurur duyduğunuz insanlar vardır. Benim için Beybaba bunların en başında gelir. Hatta bana Allah’ın en büyük hediyelerinden biridir. Bunun iki nedeni var. Birincisi, iki dedem de ben doğmadan vefat etmişti, bana dedelik yaptı. İkincisi, bir insan düşünün, neredeyse yüzyıllık. Padişah Vahdettin zamanında yaşamış, Atatürk’le göz göze gelmiş, iki metre yakınına kadar girmiş, cenazesine katılmış. Doğduğunda Türkiye Cumhuriyeti yoktu. O canlı bir tarih. 6-7 Eylül Olayları, II. Dünya Savaşı, Menemen Vakası, darbeler. Bu ülkenin yakın tarihine tanıklık etmiş. Daha önemlisi subay olduğu için ülkeyi karış karış gezmiş. Ülke tarihinin en önemli eksikliklerinden biri, yakın tarihle ilgili neredeyse hiçbir kayıt tutulmamış olması. Muhittin Ergüneş’in hayatından yola çıkarak 1920’lerden bugüne neler olup bittiğini, insanların nasıl yaşadığını, gündelik hayatın tarihini de öğrenme şansınız olacak. Kardeşi Hayriye’nin Sırp katliamından kurtuluşu, Kırklareli’ndeki at arabalı Roman vatandaşımızın insanlık dersi, II. Dünya Savaşı sırasında ülkede askerî ve siyasi alanda yaşananlar çok etkileyici. Aralardaki hikâyeler, örneğin köpeği Cimbo’yla yaşadığı dostluk her dinleyişimde beni çok heyecanlandırır; sizin de okurken gözleriniz nemlenecek. İki Türk zabitinin Atatürk’ün emriyle İtalya’da yaptığı operasyon, bugüne dek ilk defa yayımlanıyor. Bize ballandırılarak anlatılan Mossad operasyonlarını gölgede bırakır, okuyunca gururlanacaksınız. Yüzyılın başında İstanbul’da hayat nasıldı? Yoksulluk, zenginlik. Rum, Ermeni, Yahudi ve Türklerin ilişkileri ve gelenekleri nelerdi? Küçük Muhittin’in gözünden dinleyeceksiniz.
Sepetinizde ürün bulunmamaktadır